ARTEMİSİA’NIN TORUNLARI

ARTEMİSİA’NIN TORUNLARI

3802
0
PAYLAŞ

Kurulduğu ilk günlerde bodruMania’da haberini okuduğunuz Sea Pearls Sailing Team, en geniş röportajlarını, Bodrum’un en deneyimli gazetecilerinden, Bodrumageldik sitesinin başarılı editörü ve muhabiri Selda Öztürk’e verdiler.

BodruMania olarak, Sayın Selda Öztürk’ün kaleme aldığı bu röportajı izniyle yayınlıyoruz.

Selda Öztürk

Bodrum’un tek kadın yelken takımı Sea Pearls Women Team, yarıştan yarışa koşuyor. Hepsi Bodrum’da yaşayan, farklı iş kollarında çalışan bu kadınlar, yaklaşık iki sene önce ‘yelken’ sevdasıyla bir araya gelmiş ve Bodrum’un tek kadın yelken takımını kurmuş. Ekip lideri ve kurucusu Avukat Nazlı Aydoğan… Aralarında bankacı var, güzellik uzmanı var, spor eğitmeni var…

Şu sıralar BAYK 2018 Kış Trofesi’ne hazırlanıyorlar… Mayıs ayı ortalarına kadar sürecek yarış öncesi hemen her hafta sonu denize açılıp antrenman yapıyorlar. Bodrumlu iş adamı Burak Göğerçin’in Su 3 teknesinde buluştuk Deniz İncileri ile… Heyecanlı, dinamik, enerjisi çok yüksek bir takım Sea Pearls… Onları iş başında görüp, deniz ve yelken sevdalarını bizzat kendilerinden dinlemek istedim. Tarihin ilk kadın amirali Artemisia’nın ruhunu gördüm gözlerinde… Mest oldum…

Takımın lideri Nazlı Aydoğan bir avukat… Tülin Akgül Kök güzellik uzmanı. Seda Aydın Şahin, bankacı. Şule Arslantürk Bodrum’da Marin Tekstil işiyle uğraşıyor. Ayrıca şu sıralar restoran işine de girmek üzere… Aynı zamanda Selma Kılıç ile ortaklar. Kılıç, Arnavutluklu ve lakabı da zaten “Arnavut”… Ekipteki iki anne Şule ve Nazlı. Hayatlarındaki koşuşturma antrenmanları aksatmalarına asla engel olmuyor. Belli ki çocuklarına da bu sporu sevdirmişler. Arkalarında müthiş bir güç var anlayacağınız… 6 kişilik kurucu ekipte bir de pilates eğitmeni var. Şebnem Çamur… Selma ile ikisi bugün aramızda değildi. Ekibin belkemiği olan dört yelkenci kadınla Su 3’ün güvertesinde keyifli bir sohbete daldık. İçimizde deniz sevgisi zaten vardı, biraz da ‘yelken’ aşkı kaçtı!.. Buyrun sohbete…

Bu takımın kurucusu ve öncüsü olarak ilk soruyu Nazlı Aydoğan’a sormak istiyorum. Nereden aklınıza geldi bu fikir?

Nazlı Aydoğan

NAZLI AYDOĞAN: Deniz hukukçusuyum ben. Yüksek lisansımı Deniz Ticareti üzerine yaptım. Dolayısıyla hep denizcilerle ve denizle iç içeydim. Baba tarafından Sakız’lıyım. Oradan da bir denizcilik kültürüm var. Bodrum’a 12 sene önce yerleştim. Çok istememe rağmen bir türlü yelkene başlayamamıştım. Geçen sene arkadaşlarla konuşuyorduk. “Hadi yelken yapalım” dedik. Takım fikri ortaya çıktı. Denizci kadın çok az. Ben bunun farkındaydım. Bodrum’da bizden başka kadın takımı yok şu anda. Bunun büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Çünkü Bodrum bu anlamda öncülük yapmış bir memleket.

 

 

Her biriniz nasıl dahil oldunuz takıma?

SEDA AYDIN ŞAHİN: Ben Ankaralıyım. Yıldır Bodrum’da yaşıyorum. Denizi hep seviyordum ama yüzmeyi ya da dalmayı değil… Üzerinde olmayı sevdim hep. Yelkene ve sörfe ilgim her zaman vardı. Nazlı ile eski arkadaşız. Böyle bir öneri gelince hiç düşünmeden kabul ettim. Bir yılı aşkın bir süre hep birlikte eğitim aldık. Şimdi denizdeyiz.

TÜLİN AKGÜL KÖK: Ben kanser geçirdim. Ondan sonra hayatımda bana keyif verecek şeyleri yapmayı hedef aldım. Böyle bir teklif gelince bir an bile düşünmedim. Denizin üzerinde hiçbir şey düşünmüyorum. Günlük hayatımızdan uzaklaşıp çok güzel vakit geçiriyoruz. Güzel bir takımız. İyi anlaşıyoruz.

ŞULE ARSLANTÜRK: Ben uluslararası işletme mezunuyum. Bodrum’da marin tekstil işi yapıyorum. Yelken Bodrum’la beraber başladı benim için. Bodrum’a geldiğim günden itibaren deniz üzerinde olmak istedim ben. Çok yakın arkadaşlarımızla bir araya gelip ekip kurduk. İlk eğitimlere başladığımızda 12 kişi falandık.

GÜÇ GEREKTİRİYOR

Zor mu?

NAZLI AYDOĞAN: Zor ama getirisi çok güzel. Öncelikle yelkenin kendi zorlukları var. Bir de takım olmanın zorlukları var. Yelkende mutlaka belli bir güç seviyesinde olmanız gerekiyor. Sağlıklı ve dinç olmanız gerekiyor.

Tülin Akgül Kök

TÜLİN AKGÜL KÖK: Bir kadın grubunu oluşturup denizde olmak zor gibi görünüyor. Ama bize göre çok keyifli. Tabii ki zorlukları var. Ama hırstan ibaret olmadığımız için bizi mutlu eden bir şey bu. Yağmur yağıyorsa geri döneriz diyoruz.

SEDA AYDIN ŞAHİN: Zor ama çok zevkli. Bana çok fazla efor isteyen bir şeymiş gibi geliyordu. Ama dikkatli olduktan sonra, rüzgarı tanıdıktan sonra çok güce ihtiyaç duymuyorsunuz.

ŞULE ARSLANTÜRK: Bu spor fiziki anlamda kadınlar için biraz daha zor tabii. O yüzden cenovada dört kişiyiz. Kuvvet gerektiriyor. Hepimiz sporla uğraşıyoruz bu nedenle. Ben fitness yapıyorum mesela.

Sizler başka spor dallarıyla uğraşıyor musunuz?

TÜLİN AKGÜL KÖK: Ben yoga yapıyorum. Tenise tekrar başlamayı düşünüyorum şu sıralar.

NAZLI AYDOĞAN: Ben pilates ve yoga yapıyorum. Tenis oynuyorum. Zaman zaman da kayağa gidiyorum. Bir de yelken tabii. Sporun tadını aldıktan sonra her spor dalına meyletmeye başlıyorsunuz. Çünkü kendinizi çok iyi hissediyorsunuz.

SEDA AYDIN ŞAHİN: Ben reformer pilates ve tenis yapıyorum. Şebnem de pilates eğitmeni.

DENİZ SİZİ EĞİTİR…

Yelken, hayatınızda ne değiştirdi?

NAZLI AYDOĞAN: Benim kişisel gelişimime çok katkısı oldu. Ben çok plancı ve dakik bir insanımdır. Denizde öyle değil ama! Uyumlanmayı öğreniyorsunuz. Burada plan yaparsınız ama hava yoksa oturur beklersiniz! Akışa bırak dedikleri şeyi burada anladım ben. Kendi istediğim zamanda ve şekilde değil, olması gereken zamanda ve şekilde yapılması gerektiğini anladım. Çok rahatladım. Bunun farkındayım. Yelkenden uzakta kalamaz duruma geldim o yüzden.

TÜLİN AKGÜL KÖK: Her şeyden önce stresle baş etmeyi öğreniyorsunuz. Denizle şaka olmaz lafı çok doğru. O sizi eğitir. Benim çok aceleci bir tarzım vardır. Dümeni o yüzden istiyorum. Çünkü biraz daha dikkat gerektiren, hissederek kullanmayı gerektiren bir şey. O yönümü güçlendirmek istiyorum. Hayata karşı kendimi biraz yavaşlatayım istiyorum. Her ne kadar hızla yarışsanız da rüzgar isteseniz de deniz ne derse o!.. Bu anlamda beni geliştirir diye düşünüyorum dümen.

SEDA AYDIN ŞAHİN: Hepimiz hayatın içinde münferit işler yapıyoruz. Kendi kişisel kararlarımızı alıyoruz. Burada takım olmayı öğreniyorsunuz. Onun dışında sabırlı olmayı öğreniyorsunuz. Rüzgar yoksa kalıyorsunuz, beklemek zorundasınız.

Şule Aslantürk

ŞULE ARSLANTÜRK: Bana çok şey kattı bu spor. Çok mutluyum ve çok keyif alıyorum. İşlerim ne kadar yoğun olursa olsun, vakit ayırmaya çalışıyorum. Farklı bir çevreye girdim. Deniz çok keyifli.

Kaç yarışa katıldınız bugüne kadar?

NAZLI AYDOĞAN: Yaz başında yarışlara çıkmaya başladık. Şu ana kadar 3 yarışa katıldık. “Cup’ışalım 2017”, Turkcell Bosphorus Platinium’a çıktık. Destek sınıfında birincilik ödülümüz var. Motive etti bizi. Bodrum Cup 2017 de üçüncü yarışımızdı. Büyük bir sınav verdik orada. Onca gün birlikte, hiçbirimiz havlu atmadan yarışı tamamladık. Bu da bizi motive etti. Şimdi BAYK Kış Trofesi’ne hazırlanıyoruz. Bizim için ayrı bir macera olacak. Bir sürü şey öğreneceğiz. Çünkü biz daha çömez yelkencileriz. Heyecanlanıyoruz. Ben özellikle çok heyecanlıyım.

Teknedeyken ve yarışırken ne geçiyor aklınızdan? Birinci olmak mı, denizin tadını çıkarmak mı? Nedir?

TÜLİN AKGÜL KÖK: Yelken yapmak farklı bir duygu. Ben deniz kenarına gittiğimde dalgadan, rüzgardan hoşlanmam. Keyif için gittiğim denizde dalgayla boğuşmak hoşuma gitmez. Teknenin üzerinde hem rüzgar hem dalga çok önemli. Sevmezsem bu işi yapmam demiştim. Ama ilk gün rüzgar beklerken, dalgaların üzerinden geçerken öyle heyecanlandım ki o hissiyat tamamen yok oldu. Denizin üzerindeyken karadaki hayatı tamamen unutuyorsunuz. Uzaklaşıyorsunuz. Sıfırlanıyorsunuz. Mavi ayrı bir huzur veriyor insana Tamamen doğanın ellerindesiniz. Akıntıya göre hareket ediyorsunuz. Doğa sizi yönlendiriyor.

Seda Aydın Şahin

SEDA AYDIN ŞAHİN: Denizin üzerinde her şeyi unutuyorsunuz. Normal günlük hayatta ne kadar stresiniz varsa gidiyor. Bir de yelken çok ciddiye almanız gereken bir şey. Dikkatinizi tamamen oraya vermeniz gerekiyor. Rüzgarı takip etmeniz gerekiyor. Biraz cesaret gerekiyor bence. Aslında riskli bir spor. Kazalar da var yaşanmış. İstek ve cesaret olduktan sonra başka bir şeye gerek yok.

Teknede nasıl bir iş bölümü var? Kim nerede görev yapıyor?

NAZLI AYDOĞAN KAPLAN: Cenova’da dört kişi var. Selma, Şule, Seda ve Şebnem… Ana yelkende ben varım. Tülin, piyanoda. Dümende genellikle kaptanımız oluyor. Yarış sonrası dönüşlerde dümen tutuyoruz ama onun çok farklı ve yoğun bir eğitimi var. Kendi içimizden bir dümenci yetiştirmeye çalışıyoruz şu sıralar.

 

KENDİ TEKNELERİNİ ALACAKLAR

Hayaller, hedefler nedir?

TÜLİN AKGÜL KÖK: Kendi teknemizi alıp onunla yarışma hayalimiz var. Hatta eğitim işine bile girebiliriz. Geleceği de düşünüyoruz aslında ufak ufak. Bunu bir heves olarak yapmıyoruz. Hayatımıza entegre ettiğimiz bir spor, bir hobi ve hatta iş kolu olarak görüyoruz.

NAZLI AYDOĞAN: Volvo Ocean benim hayalim. Tüm dünyada yapılıyor. F1 gibi bir yarış düşünün. Çok istiyorum katılmayı.

ŞULE ARSLANTÜRK: Hayalim birincilikler olsun, kupalar kazanalım… Bir de kendi teknemiz olsun… Burak Göğerçin bize bu tekneyi tahsis etti sağolsun. Kendi teknemiz gibi kullanıyoruz. Şimdi bununla devam ediyoruz. Zaman içinde kendi teknemiz olsun hayalimiz var.

İLK YARIŞTA TANSİYONUM ÇIKTI!

Unutamadığınız bir an var mı yarışlardan?

SEDA AYDIN ŞAHİN: İlk eğitim günümüzü unutmuyorum. 32 knot’ı gördük, yani hava çok sertti. Teknede de çok kalabalıktık. Bir arkadaşımıza yelkenin bumbası çarptı. O zaman bu işi ne kadar ciddiye almamız gerektiğini anladım kendi adıma…

NAZLI AYDOĞAN: Ben ilk yarışımızda yaşadığımız bir anı hiç unutmuyorum. Cup’ışalım Bodrum’a katıldık. Start aldık ama çok sıkışık bir yerdi. Tekne popülasyonu çoktu. Kaptanımız da ilk çıkmak üzerine bir strateji kurmuştu. Ben ana yelkendeyim. Saniyede üç tramola falan attığımızı hatırlıyorum. Speedy Gonzalez gibiydim. Kaptan’dan sürekli direktif geliyor ve ben sürekli tramola yapıyorum. Altı tramola ile starta girdik. Çok kısa bir süre içinde. Teknelerle çok dip dibeydik. Yeni yarışa çıkan bir takım için inanılmaz bir stresti. Startı aldık ‘oh be’ dedik. Tansiyonum çıktı. 10 dakika kendime gelemedim. Kaptan da farkındaydı durumumun. Bunları yaşamak çok güzel tabii.

Takım olarak nasıl görüyorsunuz kendinizi?

NAZLI AYDOĞAN: Takımımız çok uyumlu. Hiç problem yaşamadan bunca zamandır yarışıyoruz. Kadın dayanışması denilen olguyu biz burada deneyimledik. Çok da iyi gidiyoruz. Yarışmanın da ötesinde farklı becerilerimizle kendimizi ortaya koyuyoruz. Örneğin Şule ile Selma Bodrum Cup’taki yemek yarışmasında ödül aldı. Bu da bize ayrı bir gurur verdi.

Ben bir de Barbaros Kaptan’a sormak istiyorum, sizinle denize açılmak yarışmak nasıl bir şey diye…

 

Barbaros Uludağ

BARBAROS ULUDAĞ: 30 yılı aşkın bir süredir denizdeyim. İlk kez bir kız grubuyla denize açılıyorum. Ekiplerimizde her zaman kızlar oldu tabii… Fark yok ama. Kız ya da erkek olması bir şey değiştirmiyor. Çok istekli ve heyecanlılar. O çok güzel. O bana ayrı keyif veriyor.

 

Zorlandığınız anlar oluyor mu?

BARBAROS ULUDAĞ: Zorluğu hiç yok. Herkes kendi gücüyle yönetiyor işi. Onların istekli olması çok güzel. Bir kadın ekibinin olması onların tercihi.

Ne zaman kendi kanatlarıyla uçmaya başlayacak bu ekip sizce?

BARBAROS ULUDAĞ: Bu sene birlikteyiz ama önümüzdeki yıllarda tek başlarına götürebilecek seviyeye gelecekler. Bir dümenci yetişecek aralarından. Ekip kendisini yönetebilir durumda olacak o zaman. Bir iki kere de taktik için bulunuruz teknede. Çünkü yelkenci olmak başka, tekne kullanıyor olmak başka, yarışçı olmak başka bir şey. Onu öğrenecekler.

Kaynak: bodrumageldik.com

Röportaj; Selda Öztürk

YORUM YOK

BİR CEVAP BIRAK

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.