Prenses Diana’nın ölümünün trafik kazası olduğuna dair resmi açıklama yapılmış; ölümüne ilişin somut bir soruşturma bile yürütülememişti. Daha doğrusu; olayın gerçekleştiği ve trafik kazasının meydana geldiği Fransa’daki yetkililerce de trafik kazası olması üzerinden bir soruşturma yürütülmüş ve baştan beri zaten hakkında karar verilmiş olunan trafik kazası tespiti ile dosya kapatılmıştı. Birçok kişi; bu ölümlü trafik kazasının bir suikast olduğunu ileri sürmüşse de hiçbir delil mevcut olmadığından hiçbir şüpheli de bulunamamıştı.
Geçtiğimiz birkaç gün içinde; ölüm döşeğinde ve belli ki kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığını düşünen bir İngiliz güvenlik servisi memuru, Eski Galler Prensesi Diana’yı bizzat öldürdüğünü açıkladı. Suikastın emrini, İngiliz Güvenlik Servisindeki amirine direk Prens Philip tarafından verildiğini söyledi. Bu açıklamadaki bilgilerin doğruluğu elbette ki artık teyit edilmesi artık çok güç olmakla birlikte; muhtemelen tüm deliller de yok edilmiştir. Burada İngiltere Kralı’nın güvenlik servisine suikast emri verme yetkisi var mı noktasında, kraliyetin bir çeşit sembol olması ve yetkisizliklerle donatıldığı göz önünde bulundurulduğunda o vakitteki iktidarın; bu emirden haberdar olmaması beklenemez. Eğer hükümetin bilgisi ve onayı dışında böyle bir emir verildiyse; Kral Philip’in şahıs olarak yargılanması gerekecektir.
Eğer hükümet eliyle bu suikast gerçekleşirse, devlet işi olur, güvenlik probleminin halledilmesi olur ve kamu güvenliği nedeniyle hukuka uygun hale gelir. Ancak, devletten bağımsız bir kralın dahi suikast emri vermesi suçtur ve yargılamayı gerektirir.
Şimdi bu noktada, şahsi bir suç işlemiş olarak Kral Philip yargılanacak mı? İstihbarat örgütündeki bu katilin açıklaması sonrasında, en azından İngiliz Hükümetinin bu suikast emrinden haberi var mıydı, izni var mıydı noktasında bir soruşturma yapılır diye umut ediyorum.
Aksi halde, İngiltere medeniyet ve hukuk timsali şan ve şöhretinden kan kaybeder, diye düşünüyorum.