Macar Türk Kültür Yılı kapsamında projenin sanat ayağı Sınırların Ötesinde sergisi ile özellikle dikkat çekici, Macar Etkilerinin Sanat tarihindeki izine yakından bakmak ister misiniz?
Tekirdağ’dan Ankara’ya oradan Nevşehir ve Kütahya’ya sanatı sınırların ötesine taşıyan kültürleri buluşturan sergi Bodrum’da Dibeklihan Kültür ve Sanat Köyü’nde 6 Haziran’a kadar izlenebilecek. Kıymetli Macar Sanatçılar ve onları bize tanıştıran Küratör Kemal Orta ile açılıştaki sohbetimizi Bodrumania için derledim.
Pınar Pişkin: “Sınırların Ötesinde” gezici bir sergi ve duraklardan birinin Bodrum olması da bizleri çok sevindirdi, Bodrum’da Dibeklihan’da bu sergiyi izlemek bizlerin şansı ne iyi ettiniz de geldiniz, hoşgeldiniz. Serginin hikayesini bir kez de Bodrumania için paylaşır mısınız?
Kemal Orta: Projede beş usta sanatçımızın Frigyes Kőnig, István Orosz, Robert König, Sándor Krizbai ve Tamás Konok’un işlerini bir araya getirerek bir seçki hazırladım. Ele aldığım bir kaç temel konu var birincisi Macaristan ve Macar kültürel kodlarının olduğu sanatçıların eserlerinde bunun yaklaşımlarının olduğu işleri seçmeye çalıştım.
Frigyes Kőnig, sütunlar ve kalıntılar serisi, monokromotik çalışmaları ile daha önceki Türkiye seyahatleri sonrası yapmış olduğu Roma Tiyatrosu (Ankara) eseri ve hareketi incelediği son dönem suluboya işleri ile sergide yer alıyor.
István Orosz, çağdaş sanattaki anamorfik tekniğin çağdaş sanattaki mucidi, dünya sanat tarihinde kompozisyonel anamorfikte ilk kez ortaya koyan bir sanatçıdır. Amerikalı bir çok sanat tarihçi kendisini Salvador Dali ile karşılaştırır ve hatta bu teknik kapsamında onun önünde görürler ki, öyledir de.
Kompozisyonlu anlamda anamorfik işle uğraşan bir sanatçı dünya sanat tarihinde yok, István Orosz, kompozisyon anamorfuzun zirvesidir.
Robert König, ahşap baskı sanatçısıdır. Ahşap baskı, ana odak olamamış, çağdaş sanatta biraz geride kalmıştır çünkü ustalık gerektiren bir şeydir. König’in ahşap baskı eserleri, Sandor Krizbai ‘nin dışavurumcu fırça darbeleri ile ortaya koyduğu özgün portreleri ve leke anlamında farklı teknikleri yansıtması açısından böyle bir kurgu hazırladım.
Pınar Pişkin: Sanatseverler için István Orosz ile aynı salonda olup eşsiz eserlere birlikte bakmak paha biçilmez bir şey. Anamorfik teknik nedir anlatır mısınız?
Kemal Orta: Anamorfik sanat üzerine iki temel sanat görüşü var; birisi der ki Avrupa’dan çıkan bir tekniktir, perspektif gerektirir, Rönesansı yaşamamış bir toplumun bunu geliştirmesi çok zordur. Bizde mesela iki boyutlu minyatür resimler vardır. İkinci görüş, ayna gerektirdiği için Çin’den gelmiş olma olasılığı üzerinde durur. Bildiğimiz ilk anamorfik iş Çin’den gelen bronz bir masa düşünün onun üzerine bir silindir koyduğunuzda çarpıtılan görüntünün bir fil olarak ortaya konduğu bir çalışmadır. Bu iş Sultan I. Ahmet’in sanat koleksiyonunda yer alan bir eserdir ve bizim sergimizle de bağlantısı budur. Avrupalı sanat tarihçilerin söylediği Da Vinci’nin perspektif anamorfuzu vardır, yandan baktığınızda bir çocuk yüzü çıkar, ve göz çıkar.
Çin kaynaklı olan görüş tabii daha eskidir, bu sergide Orosz’un eserlerinde fil anamorfuzu, rekonstrüksiyon, Da Vinci ve en sonunda da Albert Einstein’ın portresini görürsünüz. Bilimsel karşılığı görelilik kavramı, yani bakış açısının baktığınız yere, zamana ve mekana göre değişikliğini sorgulayan bir şey. Sergilerde bir bakıma bu felsefi göndermeleri kullanıyorum çünkü Sanat tarihini Felsefe’den ayrı düşünemezsiniz.
Pınar Pişkin: Sınırların Ötesinde Tekirdağ’dan başladı ve belirli bir rotayı mı izliyor?
Kemal Orta: Tekirdağ’da başladı. Tekirdağ’da bir Macar semti var. Macaristan özgürlük savaşçılarından Prens Rákóczi savaşı kaybedince Osmanlı’ya sığınıyor, onlara Tekirdağ’da yer gösteriliyor ve hayatlarına orada devam ediyorlar. Kapadokya, hem sanatçılarımıza ilham veren özellikleri hem de benim ana memleketim Nevşehir, Kaymaklı yeraltı şehri annemin evi:-) Projenin bir amacı da Türkiye’yi orada tanıtmak amaçlanıyor. Denizli, Aydın, Çanakkale ile devam edecek, İstanbul’da kapanışı yapacağız gibi görünüyor.
Pınar Pişkin: Kemal Orta’nın planlarında başka neler var, akademik çevrelerden de davetler aldığınızı biliyorum, takvim nasıl görünüyor?
Kemal Orta: Dönem dönem seminer dersleri veriyorum, zaman ayırmak gerek. Kültür yılı için özel bir zaman ayırdım, seneye Eylül’e kadar takvim dolu görünüyor. Farklı farklı çalışmalar var, mesela Karpat Havzasındaki Osmanlı Kaleleri’ni çalışmıştık. İleride dönüp baktığımızda güzel şeyler yaptık diye düşünmek istiyorum, kayıtlara iyi şeyler geçsin istiyorum. Üzerinde çalıştığım başlıca iki proje var, Frigyes Kőnig’in monografisini hazırlamaya başladım. 4 yaşından itibaren çizimlerinin bir koleksiyonunu hazırlıyorum, Azarbeycan’da bir sergi hazırlığındayız.
Sanat buluşturuyor, bizi Sınırların Ötesine götüren kıymetli bilgilerle sanatın tarihsel sürecinde bir yolculuğa çıkartan Küratör Kemal Orta’ya, Dibeklihan Kültür ve Sanat Köyü’ne ve emeği geçen herkese gönülden teşekkürler.