
Hakan Kütahya ile çok özel bir röportaj, bu röportajı okuduktan sonra moderatörlüğünü Sanat Tarihçi ve Artist Hakan Yılmaz’ın yapacağı Hakan Kütahya ile “İç Mimaride Sanatın Yerleşimi” konulu sohbeti 9 Ağustos Cuma akşamı Dibeklihan’da izleyebilirsiniz.
Sohbete katılmak için röportajı okuma şartı aranmıyor ama röportajı okursanız Hakan Kütahya’yı ve projelerini tanıyacak, işbirliği için markaların neden Hakan Kütahya’yı tercih ettiğini daha iyi anlayacaksınız.

Pınar Pişkin:Hayatın her alanında Hakan Kütahya “Bırak Ben Yapayım” diyor mu?
Hakan Kütahya: Artık demiyor, eskiden olsa derdi ama şu 40’lı yaşlardan sonra dememeye başlıyor. Ve daha çok yapılanı eleştirmeye başlıyor ama tatlı bir dille söylüyor, eğitmeye -öğretmeye başlıyor. Daha önce çok fazla iş yükleniyordum şimdi artık duyurmak, malzemeleri öğretmek ön plana geçti, anlatma dönemi başladı diyebiliriz.


Pınar Pişkin :Hakan Kütahya için iç mimar, tasarım ve yaşam influencer’ı diyebilir miyiz, hangi biri diğerinden daha önce geliyor? Birbirlerini önüne geçtikleri oluyor mu? Hakan Kütahya güncel hayatında aa siz iç mimar mısınız biz sizi influencer biliyoruz gibi karşılaşmaları sık yaşıyor musun?
Hakan Kütahya: Önceleri sadece influencer diyorlardı fakat son 6-7 yıldır orjinime geri döndüm daha çok proje yaparak influencer kimliğim bir tık arkada kaldı ama sosyal medyaya baktığınızda bir çok markayla işbirliği yapıyorum. Bu şunu getirdi :projelerimle beraber kullandığım markalar, ürünler her ikisini de bir arada tutabilmemi sağladı.
Hakan Kütahya deyince iç mimar kimliğim daha önde geliyor çünkü profilim tamamiyle iç mimari ile ilişkili. Dolayısıyla hayatımın odağında kabul ettiğim işbirliklerinde iç mimari reel olarak var olduğu için bana iç mimar diyorlar.
Pınar Pişkin:Hakan Kütahya geziler, projeler, yaşama dair bilgi ve görüşlerini, beğenilerini, önerilerini samimi, net ve sürekli bir lletişimle paylaştığı için sosyal mecralarda karşılık buldu, herkesi potansiyel müşteri ya da hayran gibi değil de herkesle arkadaş gibi kurulan iletişim tonu markaların da merceğini Hakan Kütahya’ya çevirmesine neden oldu diyebilir miyiz? Markalar artık takipçi sayısındansa inandırıcı, samimi, söylediği ile tutumları tutarlı profillerle çalışmak istiyor. Marka işbirliklerinde Hakan Kütahya’nın yaklaşımı nasıl oluyor, işbirliklerini değerlendirirken uzun soluklu ya da dönemsel olması da bir kriter mi senin için?
Hakan Kütahya:Her mesaja geri dönüş yapmam, iç mimari sorularına verdiğim cevaplar neden oldu diyebiliriz. Güvenilir bulmadığım, kendi ismimle beğenmediğim hiç bir şeyi yan yana getirmeyeceğimi, işbirliği içine girmeyeceğimi bilirler. O nedenle de kendi hayatımda da kullandığım, sevdiğim her şeyi gönül rahatlığı ile paylaşır, önerir, yazar, çizerim. Restorandan, eve aldığım sebze meyveye, nereden alıyorum nasıl yapıyorum her şeyi açık ve net paylaşmayı seviyorum. İyi kahve nereden alınır , zeytinyağının iyisi , gittiğim yerler, keşfettiğim mağazalara kadar her şeyi paylaşırım, ben rehber olmayı seviyorum. Hem mesajlara hem de sorularına geri döndüğüm için bu iletişim bizi arkadaş yaptı, aileden biri gibiyim, evdeki anneden çocuğa, anneanneden dedeye herkes ailemizin iç mimarı diye söz ediyormuş benden. İnteraktif bir bağ kurduk diye düşünüyorum, anında cevaplar da bizi buraya getirdi. Tek paylaşımlık işbirlikleri pek yapmamaya çalışıyorum, uzun soluklu işbirliklerini seviyorum. Zaten bütün markalarımla senelik anlaşma yapıyorum onlar da uzun soluklu tekliflerle geliyorlar. Markaların takipçi sayısına bakmaması zaten en güzeli, gerçekte ne getirdiği önemli 1 milyon -2 milyon takipçidense bazen 40 bin takipçili bir mikro influencer çok daha fazla etkileşim ve fayda yaratabiliyor. Kendi kulvarında işiyle bağlantılı influencerlar daha gözdeler ve daha verimli oluyor. Konusuna göre takipçi kitlesi olduğu için meslek + influencer diyorum.

Pınar Pişkin:Otel mimarlığı deneyimi iç mimar Hakan Kütahya’nın vizyonuna, bakış açısına, iş yapış süreçlerine neler kattı, otel mimarlığı ayrı bir kulvar mı?
Hakan Kütahya: Kesinlikle ayrı bir kulvar. Büyük alanları doldurmaktansa bana göre butik evler daha çok ilgimi çekiyor ve beni mutlu ediyor. Ben otel mimarının yanında uzun yıllar çalıştım ama küçük metrekare alanlar, 400-5000 mt2 lik evler benim daha çok ilgimi çekiyor. Bir mobilyanın, koltuğun ya da sandalyenin aynısından alıp lobiyi doldurmak restoranı doldurmak bana göre değil. Herkes sevdiği alanda kalsın diyorum. 5-10 odalı butik işlere açığım ama büyük oteller benim keyif alacağım projeler değil.

Pınar Pişkin:İç mimar Hakan Kütahya her yeni projede kendine yeni bir ev / ofis yeni bir alan çiziyor gibi mi hissediyor?. Bu proje Hakan Kütahya projesi değil, benlik değil diyerek geri çevirdiğin çok fazla müşteri oluyor mu? Hakan Kütahya kayalardan akan su havuzu ya da lahmacun fırını yapmaz, Hakan Kütahya yapmaz listende başka neler var?
Hakan Kütahya: Bütün projelerimi kendime ev çiziyormuşum gibi çözümlüyorum. Zaten gelenler de benim tarzıma göre geldikleri için tarz konusunda sıkıntı yaşamıyorum ama proje sahibiyle toplantı yaptığım zaman kişiden hoşlanmıyorsam projeyi almıyorum. Yani benlik değil dediğim kısım aslında kişi oluyor. Benlik değil dediğim bir kısım daha var o da şu: biz evin ya da uygulanacak projenin videolarını istiyoruz ya da gidip bizzat ziyaret ediyorum eğer mekanın enerjisi yoksa o alanı da tasarlamıyorum.

Pınar Pişkin: Hakan Kütahya’nın kişisel bir marka olmasında -personal branding tabir ettiğimiz şey- yalnızca karakter ve iş deneyimi değil aynı zamanda genel kültürle, sanatla, müzeyle, başka başka dünya şehirlerini gezmek görmekle de bağlantılı bir şey olsa gerek. Kendine 60-70 gün dünya seyahati şansını tanımasaydın farklı bir Hakan Kütahya mı olurdun?
Hakan Kütahya:İlgi alanım genel olarak tasarım ve iç mimari olduğu için dünyanın bir çok yerini gezerken de hep onlara dikkat ettim. Bir kafede otururken çözümüne baktım, evleri gezdim, bahçelerine baktım,uygulamaları gördüm ve sürekli fotoğraf çektim. Hani bu ilgi alanı ile alakalı bugün iç mimar olmasaydım başka bir meslek sahibi olsaydım da yine aynı şekilde dünyayı gezerken bir çok örnek toplardım. Bir de benim farklı bir hafızam var, 5 veya 10 yıl önce gördüğüm bir şeyi bugün bir proje çözerken -ya yıllar önce şunu görmüştüm deyip hemen çözümü oraya entegre edebiliyorum, o özelliğimi çok seviyorum. Seyahat şansım olmasaydı yine bir Hakan Kütahya olurdu ama bu kadar olur muydu onu bilmiyorum:-)

Pınar Pişkin:Hakan Kütahya için bir projenin kritik/ öncelikli ele alınan alanları neresi ya da nedir? –zemin mi, ışık alması mı, sanata, bitkiye alan açıyor olması mı?
Hakan Kütahya:Hepsi bir bütün aslında ben hep derim bir proje giriş-gelişme ve sonuç olarak biter. Benim için projenin her yeri özeldir ama en özel olan yerler mutfak ve banyolar diyebilirim, mutfak ve banyo çözümlemeyi çok seviyorum. Zemin evet zemin de benim için çok değerli, özellikle son zamanlarda uyguladığım derzsiz alanlar aslında bütün mekanın da çözümlenmesini sağlıyor.

Pınar Pişkin:Kendi kendine yeten bir ev projesi olarak literatüre geçen Denizli ev projesi bir çok mesajlar veren bir ders niteliğinde hem de referans proje olacak pek çok ilki barındırıyor. Projeden önce Denizli ile ilgili bir bağın var mıydı, proje süresi nasıl geçti, Denizli’de geçirdiğin zaman, projenin sende yarattığı meydan okumalar, hissiyatlar nelerdi? Anlatır mısın?
Hakan Kütahya: Denizli ile hiçbir bağlantım yoktu aslında, her şey tesadüfen gelişti. Denizli’deki ev projesinin sahibi Barine markasının sahibidir. Her şeyin öncesinde Instagramda onun yaratmış olduğu bir markanın ürününün fotoğrafını kendi evimde çekip paylaşmıştım. O da bu fotoğrafı görüp bu fotoğrafın sahibine ulaşın, fabrikamıza davet edin, tanışmak istiyorum demiş. Davet gelince markayı çok sevdiğim için ben de daveti kabul ettim, derken arkadaş olduk. Denizli’de bu arsayı satın alırken aslında hiç aklımda yoktu çünkü normalde dostluk bozulmasın diye arkadaşlarım için iç mimarlık/ tasarım yapmıyorum. Bana bunu sen yaparsın deyince yeni dünyaya uygun bir ev tasarlamak çok hoşuma gitti. Elektriği ürettiğimiz suyu toplayıp yazın kullandığımız çim yerine çakıl bahçe yarattığımız bu projede bunların hepsini gerçekleştirmek benim için +1 tecrübe oldu. Bütün bunları yaptıktan sonra da bunları insanlara aktarmak da çok keyifli oluyor.
Pınar Pişkin:Bana göre Bodrum’da yaşamın ayrıcalığı “herkese göre bir Bodrum sunuyor olması”, sen de Bodrum’un kendine ait bir ruhu var diyorsun, Hakan Kütahya için o ruh nasıl bir ruh?
Hakan Kütahya: Öncelikle sakin bir ruhtu. Keşke bütün projeler benim kafamdaki gibi olsa bugün Bodrum dünyaca daha çok bilinen daha doğrusu herkesin zevkle gelmek istediği bir yer olurdu. Burası küçük bir İstanbul olmaya başladı sanırım, artık Bodrum o ruhu kaybetti. Bütün binaları değiştirdiler, burası beyaza hakim mimariye sahip olması gerekirken bugün kullanılan Ankrajlı seramikler, cephe kaplamaları Bodrum’un bütün o Bodrum hissiyatını götürüyor.
Pınar Pişkin: Bodrum’u seven, Bodrum’da yaşayan biri olarak ve iç mimar olarak da değer katabileceğin bir çok alan var, Hakan Kütahya gel bize birlikte dönüştürelim deseler neler olurdu ilk yapılması gerekenler listende?
Hakan Kütahya: Gel Hakan deseler önce o çantacıları ve ayakkabıcıları kaldırırdım, klimaları saklardım, çatıları alırdım. Bazen merkezde gezdiğim zaman bütün bunlar çarpıyor gözüme, bunların hepsini eleştiriyorum. Bütün zemini ortak bir zemin yapardım. Nasıl ki Kos’a gittiğimizde hissettiğimiz bir şey var ; burası rüya gibi, nasıl bu kadar temiz, nasıl bu kadar beyaz, nasıl bu kadar kimlikli dükkanlar var diyerek hepimiz benzer şeyler söylüyoruz. Bodrum’un merkezinde aynı duyguları yaşatırdım, mesela tabelaları da bir örnek yapardım.
Hakan Kütahya’ya keyifli röportaj ve filtresiz cevapları için çok teşekkür ediyorum.