Dijital kelimesi ne çağrıştırıyor? İnternet üzerinden uçak bileti satın aldığımızı, alışveriş sitelerindeki gezinmelerimizi, cep telefonumuza indirdiğimiz bankacılık uygulamalarını düşününce, dijitalin hayatımızın bir parçası olduğu apaçık ortada.
Bu röportajı okuduktan sonra web tasarımı, mobil uygulama ya da yapay zekadan bahsedildiğinde söyleyecek çok sözünüz olacak. Dijital dünyadaki yenilikleri Amsterdam’da takip eden, Web teknolojileri Uzmanı, Dijital Deneyim Tasarımı Stüdyosu -99‘un kurucusu ve Yaratıcı Direktörü Alaa Alnuaimi‘ye çok güzel sordum, çok güzel cevapladı.
Pınar Pişkin:Web, App, mobil uygulamalar tasarlayan dijital deneyim tasarımı stüdyosunun kurucusu ve Yaratıcı Direktörüsün, ilk soru herkesin anlayabileceği bir yerden geliyor; dijital tasarımla fiziksel tasarım hangi noktalarda birbirinden ayrılıyor, dijital dünyanın başka renk kodları, fontları, başka bir tasarım dili mi var?
Alaa Alnuaimi: Bence fiziksel ve dijital arasında birçok tasarım unsuru ortaktır; hatta dijitalde kullandığımız terminolojinin bir kısmı bile baskı döneminden kalmıştır. Öyle ki, günümüzde fiziksel varlıkları dijitale taşımaya çalışan ve her şeyin dijital bir ikizini (digital twin) oluşturmayı hedefleyen bir akım ve bunun için kurulmuş bir sürü firma mevcut. Ancak, bu yaklaşım bana her zaman biraz garip geliyor. Çünkü fiziksel ve dijital ortamların kullanıcı ihtiyaçları ve beklentileri birbirinden farklıdır. En basit örnekle, fiziksel tasarımlar sabit bir şekilde kullanılırken, dijital tasarımlar farklı cihazlarda, ekran ayarlarında ve boyutlarında tüketiliyor. Bu nedenle, dijital ihtiyaçları göz önünde bulundurmayan tasarımlar genellikle kötü kullanıcı deneyimine yol açıyor. Bu gibi gereksinimlerden dolayı, dijitale daha uygun fontlar, renk kombinasyonları ve diğer tasarım unsurları geliştirilmiştir. Her iki ortamın dinamiklerini anlamak ve buna göre tasarım yapmak, daha etkili ve kullanıcı odaklı çözümler sunmayı mümkün kılıyor.
Pınar Pişkin:Hangi yeni teknolojilerin dönemindeyiz, nerelerden ilham alıyorsun?
Alaa Alnuaimi: Dijital tasarım sektörüyle ilk tanıştığım günden beri değişmeyen tek şey, sektörün “hızlı ve sürekli gelişmekte olduğu” gerçeğine yapılan vurgudur diyebilirim. Bugün, AI, LLM gibi teknolojilerin yaygınlaşmasıyla bu gerçeği çok daha yoğun bir şekilde deneyimliyoruz. Bu nedenle, birçok uzman, içinde bulunduğumuz dönemi “AI çağı” olarak adlandırıyor. Belki de öyledir. Kendi kişisel bakış açımdan, her şey bana ilham verebilir. Tasarıma başlarken şu sözden yola çıkmayı seviyorum: “Farklı bir web sitesi yapmak istiyorsan, diğer web sitelerine bakarak bunu başaramazsın.”
mimari yapılar, fiziksel mekanlar, filmler, sokakta karşıma çıkan tipografi, klasik ve modern sanat eserleri, hatta mobilya gibi farklı nesneleri başlangıç noktası olarak almayı içeren bir çalışma yöntemim var.
Pınar Pişkin: Kullanıcı deneyimi ne demek, kullanıcı deneyimini geliştirecek trendler neler? UX ve UI arasında bir denge olmalı mı, bu denge nasıl tutturulur? Ya da nasıl bir denge olmalı?
Alaa Alnuaimi: Bir marka için ele alırsak, kullanıcı deneyimi, insanların marka ile etkileşim kurarken yaşadığı deneyimlerin tamamını ifade eder. Dijital ürün/arayüz penceresinden bakınca ürünün kullanılabilirliği, erişilebilirliği, görsel tasarımı, işlevselliği ve kullanıcıya sağladığı duygusal tatmin gibi unsurlar öne çıkıyor. Benim gözümde UX ve UI, birkaç sene önce, dijital arayüzleri optimum hale getirme çabasının zor ve karmaşıklığı nedeniyle bileşenleri farklı disiplinlere ayırarak çözümü kolaylaştırmak ve uzmanlaşmak için getirilen bir yöntemdir. Ancak kullanıcı açısından önemli olan bu iki disiplinin birlikte ürettiği arayüzdür.
Bu nedenle bana göre bu ikisi, UI ve UX, hep bir arada tek takım olarak çalışması gerekli oldu.
Günümüzde bu iki disiplin ile ilgili çok daha fazla deneyim birikimi ve bilgiye sahibiz, bu nedenle bir anlamda bu ikisi arasında eskiden olduğu kadar kesin bir ayrımın olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle UI tasarımcı ve UX tasarımcı ünvanlarını şirket sunumlarımızda veya ekip içinde sürekli kullanmamayı öneriyorum. Ekipteki tüm tasarımcıların farklı uzmanlık seviyesinde kendilerini sadece Ürün tasarımcısı (Product Designer) veya Deneyim tasarımcısı (Experience Designer) gibi tanıtmalarını ve bu yönde uzmanlık ve yetkinliklerini geliştirmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Pınar Pişkin: Arçelik, Beko, Teknosa veya Yapı Kredi için tasarlarken kullanıcı odaklılık kadar markayı ileriye taşıyacak, müşterisiyle, hedef kitlesi ile bağını güçlendirecek bugünden yarına kalacak işlevsel tasarımlara imza atıyorsunuz, şüphesiz ki bilgi teknolojilerinin içinde olmak, dünya markalarını takipte olmak, aynı zamanda farklı sektörlere, markalara ve onların hedef kitlelerine yakın olmak, know-how’a sahip olmak birbirinden benzersiz ve hedefe koşan projeler gerçekleştirmenin de nedenidir. Sen neler söylersin, marka ile bağ kurmak dijital journey’in neresinde başlıyor?
Alaa Alnuaİmi: Bir markayı iyi anlamak ve onun özündeki değer önerisini tüm süreç boyunca bir “kuzey yıldızı” olarak benimsemek, kesinlikle daha tutarlı ve verimli sonuçlara ulaşmayı sağlar.
Ancak bu sadece başlangıçtır; çünkü projenin hayata geçirilmesinde markanın görevde olan yöneticileriyle çalışıyorsunuz. Bu kişilerle empati ve güçlü bir bağ kurmak, markayı ve değer önerisini onların nasıl algıladığını sorgulamak, onların hedef ve vizyonlarını anlayarak projeyi bu doğrultuda şekillendirmek, başarıya ulaşmanın kritik bir unsuru olarak öne çıkar. İnsan ilişkilerini merkeze alan bir yaklaşım, sadece işin kalitesini artırmakla kalmaz, aynı zamanda iş birliğini de güçlendirir.
Pınar Pişkin:Web tasarımında Yapay zekâ (AI) ve makine öğreniminin (machine learning) rolü nedir, şimdi ne kadar rol oynuyor, gelecekte ne kadar rol oynamasını bekliyorsun?
Alaa Alnuaimi: Yapay zekanın web tasarımına olan etkisi oldukça büyüktür. Özellikle yüksek veri analizi, görsel ve içerik üretimi, tekrara dayalı işlemler ve hedef odaklı şablon üretimi gibi alanlarda yapay zeka, insana kıyasla çok daha hızlı ve verimli sonuçlar sunuyor. Tasarım sürecinde bu tür işlemler oldukça fazla yer tutmakta. Örneğin, kullanıcı davranışlarını analiz etmek için trafik verilerinin incelenmesi, belirli bir tasarım veya içerik konsepti doğrultusunda çok sayıda sayfa ve içerik üretimi yapılması ya da hedefe yönelik alternatifli wireframe şablonlarının hazırlanması gibi görevler yapay zekanın etkin olduğu alanlar diyebilirim.
Günümüzde yapay zeka, bu görevlerin yaklaşık %15-%30’unu yerine getirebilmektedir. Ancak bu oran gelecekte teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte kesinlikle artmaya devam edecek. Bununla birlikte, yapay zekanın şu anda ve muhtemelen gelecekte insan kadar başarılı olamayacağı özellikle tasarım açısından iki temel alan var: 1.Yapay zeka empati kuramaz ve 2- Yapay zekadan özgün ve kültürel derinlik gerektiren sanatsal üretim bekleyemeyiz.
Bu iki unsur, tasarımın duygusal bağ kurabilme gücünü ve kalıcı değerini oluşturur. İnsanlar, yapay zekanın ürettiği marka ve arayüzlerle dolu bir gelecekte, muhtemelen özgünlüğü yeniden fark edecek ve kendileriyle empati kurabilen ürünlere yönelerek onlara daha fazla değer verecektir.
Tasarımcılar olarak, bu güçlü aracı yapay zekanın üstesinden gelebildiği görevlerde kullanmalı, zamanımızı ve enerjimizi özgünlük ve empati gibi daha fazla değer yaratan unsurlara harcamalıyız.
Adeta Dijital tasarıma giriş dersi gibi olan bu röportaj için Alaa sana, zamanına ve dijital dünyaya katkılarına çok teşekkür ederim.