21. yüzyılda bilgi toplumundan, ağ toplumuna geçtikten sonra, Corona virus dönemi öncesinde giriş yapılmış olan dijital çağın, en ivmeli haline savrulduğumuz bir gerçek. Bu gerçekliğin değişim ivmesinin daha da artacağının açıkça belli olduğu bu günlerde, dijital aracıları kullanırken nasıl davranışlar sergilenirse başımız ağrımaz, ya da tersine başımız ne şekilde hukuken derde girer, diye kullanıcıların daha itinayla düşünmeleri ve davranmaları gerektiği de kesin.
Dijital dünyaya, 21.yüzyılda yüksek hızda giriş yapıldığı için, insan davranışlarının sivilizasyonu henüz fiziki dünyada dahi tamamlanmamışken, bir de insanın özgürlüğün sınırlarını sınadığı alanlarda, nasıl olur da başını derde sokmayacağını bekleriz. Her gün, ‘falan kişi diğerine sosyal medyada hakaret etti’, ‘bir diğeri iftira attı’, ‘o kişi bunu ifşa etti’ gibi yeni ilişkisel davranışlar türedi. Ancak bu alanlar da hukuki denetimden yoksun alanlar değil. Sonuçta, dijital alanlar, hem bir çeşit bireysel ifade alanı ve bir toplumsal örgütlenme biçimi olarak yansıdığından, hukuki denetimden uzak olması da mümkün değil.
Sosyal medya kavramı dijital dünyanın, toplumun her tabakasına zerk edilmiş olarak, e-posta grupları, bloglar, forumlar, platformlar, kurumsal intranet, extranet, hızlı mesaj servisleri, hızlı mesaj servisleri ve sosyal ağ siteleri gibi sayısız mecralardan meydana gelmiştir. Katılım, açıklık, karşılıklı konuşma, topluluk bağlantısallığı ilkeleri sosyal medyada ön plandadır.
Sosyal medya ve diğer internet ortamlarında hukuki sorumluluk sosyal medya ve diğer internet ortamlarına verdiği hizmetlerin türüne ve barındırdığı içeriğe göre içerik ya da yer sağlayıcı konumda bulunduğu, bazen yer sağlayıcının hukuki veya cezai sorumluluklarını taşıdığını, bazen de kendi yönettiği içerik sağlayıcı olarak cezai ve hukuki sorumluluk altında olduğu, sosyal medya platformlarının hukuki niteliğinin bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiği söylenebilir. Sosyal medyadaki en önemli hukuki sorunlar kişisel veri güvenliği ve ihlalleri, fikri ve sınai hak ihlalleri, internet ortamında işlenen suçlarla ilgili sorunlar, ki bu suçlar dolandırıcılıkdan hakarete kadar geniş bir suç yelpazesini barındırmaktadır.
Sosyal medyadaki suçlar genel olarak haksız fiil çerçevesinde işlenen hakaret, küfür ve tehdit gibi eylemlerin yansımasıyla görülmekte olup, özünde kişilik haklarına bir saldırı oluşturur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer alan genel hukuki kriter, kişisel ifade özgürlüğünün mutlak ve sınırsız olmadığı bu hak ve özgürlük kullanılırken diğer bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek davranışlardan kaçınılmasıdır. Bu hukuki kriter, fiziki hayatta olduğu gibi, sosyal ağlar üzerindeki alanda da aynı şekilde geçerlidir. Sosyal ağlar üzerinden ifade edilen fikirler, başka bir şahsın manevi dünyasını rencide edici boyutta zarar vermemelidir. Bu zararın boyutu oranında tazminat hakları gündeme gelir. Hukuka aykırı haksız fiiller ve hatta suç teşkil eden eylem ve işlemlerin sosyal medya vasıtası ile gerçekleştirilmesi ile bu kişiler hakkında hapis veya para cezasına hükmedilebilir. Eğer özel bir kanuna bağlı bir düzenleme yok dahi olsa, genel hukuk ilkeleri çerçevesinde maddi ve/veya manevi tazminat sorumluluğu da doğurabilir. Dolayısıyla, sosyal medya kullanıcılarının fiziki dünyadan dahi daha dikkatli olması gereken bir alan olarak, yapılan bir işlem ve eylemin hiçbir zaman gerçekten silinmeyeceğini de, göz önünde bulundurmaları potansiyel zararlarının önüne geçecektir.