BODRUM VE ÇEVRESİNİN EN GÜZEL YÜRÜYÜŞ ROTALARI!

BODRUM VE ÇEVRESİNİN EN GÜZEL YÜRÜYÜŞ ROTALARI!

39752
0
PAYLAŞ

 

Antik Çağlardan beri birçok medeniyete ev sahipliği yapan Bodrum; tarihi kalıntıları, mükemmel doğası ve sizi şaşırtacak çeşitlilikteki parkurlarıyla, trekking severler için de harika rotalara sahip.

ilkbaharın ılık günlerinde, yağmursuz ve soğuk kış günlerde veya doğayla iç içe olmak isteyeceğiniz, ailenizle keyifli yürüyüşler yapabilmeniz için farklı bir aeçenekolacak bu rotalar, Bodrum’un ve manzarasına bir kez de uzaktan bakarak; tarih kokan patika yollarda, ormanların içinden yapacağınız yürüyüşler size kesinlikle mükemmel bir deneyim kazandıracak!

Bodrum anılarınıza trekking serüvenlerini de katabilmeniz için, yürüyüş parkurlarının en iyilerini sizin için listeledik…

Leleg Yolu

Tarihi kaynaklara göre Bodrum yarımadasının ilk yerleşik halkı olan Lelegler, savaşlarda kendilerini korumak için kentlerini dağlık ve yüksek bölgelerde kurmayı tercih etmişler. Leleg Yolu ise, Muğla ve Bodrum yarımadasını içine alan Karya bölgesinin en önemli ticaret yollarından biri olarak biliniyor. Ve tarihi açıdan çok büyük önemi olan bu yol, geçtiğimiz yıllarda eşsiz bir trekking parkuruna dönüştürülerek Bodrum’a kazandırılıyor.

22 kilometrelik ilk etabı 26 Mart 2016’da açılan Leleg Yolu, geçtiğimiz bahar eklenen Doğu Etabı ile birlikte; şimdiden özellikle yabancı turistlerin favorileri arasında yerini aldı. Toplam uzunluğu 185 km olan Leleg Yolu, Etrim’den Turgutreis’e uzanan, hiç de küçümsenmeyecek bir rota. Tamamını yürümek isteyenlerin için 5 gününü alacak olan parkurda, belli noktalara kamp alanları yerleştirilmiş durumda. Trekking konusunda tecrübeliyseniz bu harika deneyimi hayata geçirebilir; veya Leleg Yolu içindeki nefis parkurlardan kendinize uygun olanı seçebilirsiniz…

Bodrum’a 5 km. uzaklıkta, Bodrum Devlet Hastanesi’nin bulunduğu mevkii olan Konacık’tan başlayan parkur; Gökçeler Kalesi (Pedasa) Mevkii’ne kadar devam ediyor. Pedasa, Leleg şehirleri içinde günümüze kadar en iyi korunan yer olma özelliğini taşıyor. Patika yoldan yapacağınız yürüyüş; ortalama 1 saat 40 dakika süren, trekking konusunda tecrübe sahibi olmasanız bile kolaylıkla başarabileceğiniz bir rotada ilerliyor. Yürürken kümbetleri andıran kuru duvar tekniğiyle yapılmış mezarlar görme şansı yakalayacaksınız. Pedasa’nın güneybatısında olduğundan bahsedilen Athena Tapınağı’ndan ise maalesef günümüze kalan sadece birkaç taş.

Pedasa’ya yapacağınız yürüyüşte izleyebileceğiniz bir diğer rota; Gölkırı (bilinen adıyla Göltürkbükü) Mevkii’nden, Gökçeler Mevkii’ne uzanıyor. Ortalama 4 saat süren bu parkurun kolay ve orta arasında bir zorluk derecesi olduğunu söyleyebiliriz. Yol boyunca Leleglere ait yerleşim yerleri görecek ve manzarasının keyfini çıkarabileceksiniz.

Gökçeler Kalesi’ne vardıktan sonra yürüyüşe devam etmek istediğinizde, İncirlikuyu Mevkii’nden doğuya tırmanarak Gebe Kilisesi’ne ulaşabilirsiniz. Adı kilise olarak geçse de burası aslında bir kilise değil, mezardır. Gebe Kilisesi’nden sonra Torba’ya inilerek, yürüyüş tamamlanmış olur. Yine kolay ve orta arasında bir zorlukta olan bu parkur, ortalama 4 saat sürmekte. Çevre makilik ve patika kaybolmaya çok müsait olduğu için, gerekli ekipmanınızı yanınıza almanızı ve dikkatli olmanızı öneriyoruz.

Bitez-Adaboğazı-Akvaryum

Bitez’den yaklaşık bir saatlik yürüyüş mesafesinde ve çok da zor olmayan bir parkurun sonunda iki seçenek sizi bekliyor.

Adaboğazı’na yürüyüş yolu Bitez Marina’nın sonunda karşınıza çıkacak bir patika ile başlıyor. Yarımadanın Bitez koyuna bakan taraftan denize paralel şekilde düz bir rotada yürüyeceğiniz, taşlı topraklı, hafif yokuşları olan ama sizi fazla zorlamayacak bir parkur bu. Yol boyunca toplam altı tane koy bulunuyor. Koylara gitmek için anayoldan koylara inen küçük patikalar var.

Bazılarında yolu bulmak için taşlara çizilmiş kırmızı beyaz çizgili işaretler de göreceksiniz. Yürüyüş boyunca bu koylarda küçük molalar vererek koyların tadını da mutlaka çıkarın.

Koyları bitirdikten sonra Adaboğazı’na gitmek için yarımadanın diğer tarafına geçmeniz gerekiyor. Son koydan sonra ağaçlıklı yolu bitirince boş bir arazinin olduğu tepeye çıkacaksınız. Burada bir su sarnıcı ve adalarla birlikte harika bir panoramik manzarayla karşılaşacaksınız. Burası Adaboğazı oluyor.

Su sarnıcının önünden dümdüz aşağıya iönünüzde iki seçenek olacak. Biri boğazın burnuna yani güneye doğru gitmek, diğeri de kuzeye Akvaryum Koyu’na doğru. Her iki seçenek de harika. Akvaryum koyu tekne turlarının vazgeçilmezi, turkuvazın 50 rengini görebileceğiniz bir koy.

Ancak doğal yaşam alanı olduğundan, otlamaya gelmiş inekler ve boğalar ile karşılaşmanız da mümkün. Bu gibi bir durumda sakinliğinizi korumak önemli. Ayrıca haftasonunda köpeklerini gezdiren aileler veya insanlarla da karşılaşabilirsiniz. Unutmayın ki, buraları bizim için olduğu kadar hayvanlar için de bir özgürlük alanı.

Çamlık

Çamlık-Yalıçiftlik Etabı

Leleg Yolu’nun Doğu Etabı’nın 1 Nisan 2017’de yapılan açılışıyla, bu etabın ilk parkuru haline gelen Çiftlik-Kaplan Dağı-Çamlık parkuruna, Bodrum merkez tarafından geldiğinizde sağda gördüğünüz Yalıçiftlik tabelalarını takip ederek ulaşabilirsiniz. Parkurun başlangıç noktası, Çiftlik ve Etrim Köyleri arasına bulunan Gedikligöl Mevkii. İnişli-çıkışlı olan bu parkurun, aslında sadece 7 kilometre uzunluğunda olsa da; yeni başlayanlar için zor, dağcılar içinse orta seviyede bir rota olduğunu özellikle belirtelim…

En zorlu noktası Kaplan Dağı tırmanışı olan Çamlık-Yalıçiftlik parkurunda yolculuğunuza yavaş bir tempo ve sık sık vereceğiniz molalar ile devam ederseniz, yolun devamından çok daha büyük bir keyif alacaksınız. Zengin Leleg kalıntıları barındıran Kaplan Dağı’nın batı tarafından 200 metrelik bir inişle eski Çiftlik Kaklık Patikası’na ulaşacaksınız. Bir kez daha, bu kez daha rahat bir tırmanış ile Kocaçal Tepesi’ne varacaksınız ve geride bıraktığınız Kaplan Dağı gözünüze çok daha heybetli gözükecek!

Rotanın devamında Küçüksarnıç Deresi’ni gördükten sonra, Leleg yolundan ayrılarak yürüyüşü sonlandırabilir, veya Çamlık Köyü’nde nefis bir kahvaltıyla bu sıkı yürüyüş için kendinizi ödüllendirebilirsiniz.

 

Gündoğan Parkuru 

Bodrum’un en eski yerleşim yerlerinden biri olan Gündoğan; yarımadanın kuzeyinde, Bodrum’a 20 km. uzaklıkta yer alıyor. Eski adı; “günün doğduğu yer” anlamına gelen, rumca bir kelime olan Farilya iken,1961 yılında Gündoğan olmuş. Tarih boyunca birçok halka ev sahipliği yapan Gündoğan’da yaşamış olanların bazıları; Mikenler, Persler, Mısırlılar ve tabii Bodrum’un ilk yerleşik halkı olan Lelegler. Birden çok halkı topraklarında barındırmış olması dolayısıyla Gündoğan, görülmesi gereken zengin bir kültürel mirasa sahip.

Doğası, denizi ve zengin tarihi mirasıyla Gündoğan; aynı zamanda yürüyüş için de nefis bir parkur. Masmavi denizini arkada bırakarak yapacağınız yürüyüşte, etrafınızı saran mandalina-zeytin ağaçları ve hayranlık uyandıran tarihi kalıntılarıyla hiç sıkılmadan parkuru tamamlayabilirsiniz. En az yarım gününüzü ayırarak, aceleye getirmeden orta zorluktaki bu parkurun tadını sonuna kadar çıkarmanızı tavsiye ediyoruz.

Leleglere ait birçok kaya mezarı, eski yel değirmenleri,su sarnıçları, Peynir Çiçeği Mağarası, Elli İki Merdiven Kilisesi ve Osmanlı Kulesi size yol boyunca size eşlik edecek. Peynir Çiçeği Mağarası; binlerce yılda, çevresindeki baskın volkanik kayaların ve mağaranın altında akan derenin yardımıyla oluşmuş, bölgede rastlanmamasına rağmen kireç taşı oluşumuyla dikkat çeken, Bodrum’un ilk mağara yerleşimi. Gündoğan’dan 15 dakikalık tekne yolculuğuyla; Küçük Tavşan Adası’na geçerseniz, 30-35 dakika yapacağınız yürüyüş sonrası, Bizans İmparatoru Justinyanus’un yaptırdığı Ayasofya Kilisesi ile aynı mimari özellikleri taşıyan Apostol Kilisesi sizi karşılayacak. Tekneyle yanaştığınızda karşınıza dikilen dik kayalıklar gözünüzü korkutmasın, parkurun zeytin ağaçlarıyla renklenen manzarası ve büyük oranda sağlam kalmış üç nefli kilise binası, yaptığınız tırmanışa değecek.

Sandima
Gümüşlük – Yalıkavak Parkuru

Bodrum’a tatile gelen herkesin konaklamasa bile mutlaka uğradığı, Bodrum merkeze 20 dakika uzaklıkta yer alan Gümüşlük; Myndos Antik Kenti üstüne kurulu tarih kokan bir bölge ve Yalıkavak’a kadar uzanan harika bir de yürüyüş parkuruna sahip. Toplam 12 km. olan parkur; yer yer kolaylaşsa da, genele bakıldığında orta zorlukta olduğunu söyleyebiliriz. İyi bir kondisyon gerektirdiğini vesürekli tırmanıp aşağıya indiğinizi göz önüne alınca bu mesafenin çok da kısa olmadığını belirtelim.

Dereköy’den başlayarak; Kavakderesi-Dedeler Köyü olarak devam eden parkurun ilk bölümünde, sayısız bitki türü, kuş cinsleri, Helenistik döneme ait evler ve Karya Medeniyeti’ne ait kalıntılarla, Kral Mezarları göreceksiniz.

Devam ettiğinizde geleceğiniz Partipanaz-Sandima Parkuru; 4 km. ve ortalama 1.5 saatte yürüyebileceğiniz bu bölüm, ve aslında Gümüşlük-Yalıkavak parkurunun en zorlu kısmı. Partipanaz’da Bizans dönemine ait kalıntıların bulunduğu volkanik kayayı görmeden geçmeyin deriz. Terk edilmiş, mükemmel manzaralı bir Türkmen Köyü olan Sandima’ya varana kadar, zeytin ve okaliptüs ağaçlarının arasından geçtiğiniz yollarda, kuş sesleri size eşlik edecek.

Bafa
Bafa Gölü ve Latmos 

İzmir’den Bodrum’a doğru gelirken Söke Ovası’ndan sonra bizi karşılayan Bafa Gölü, Beşparmak (Latmos) Dağları’nın hemen yanında yer alıyor. Tarihi açıdan çok zengin olan bölgenin Kapıkırı Köyü, antik dönemde yörenin merkezi olan Hereklia Antik Kenti üzerine kurulmuş bir köy.

Çevrede size seçim yapma şansı sunan, birbirinden farklı özelliklere sahip çok sayıda parkur var. Karahayıt Köyü’nden Yediler Manastırı’na devam eden ilk parkurda, yol boyunca kaya yazıları size eşlik ediyor. Yaklaşık 8 km. olan bu parkurun, doğa yürüyüşüne yeni başlayanlar için son derece uygun, rahat bi rrota olduğunu söyleyebiliriz. Manastıra ulaştığınızda durup bir süre muhteşem Bafa Gölü manzarasını izlemeyi unutmayın!

Karya Yolu Bağarcık-Kapıkırı etabı ise, 16 kilometrelik zorlu bir parkur. Stylos Manastırı’na (Arap Avlu) yapılacak tırmanışın ardından, zorlu bir inişle devam ediyor. Eğer daha önce doğa yürüyüşü yapmadıysanız, biraz tecrübe kazandıktan sonra bu parkurda yürümeniz sizin için daha sağlıklı olacaktır.

Bağarcık Köyü’nden 650 m. rakımla başlayarak, tarihi Kral Yolu boyunca devam eden ilk parkurda; 1337 rakımlı Latmos Dağı zirvesine tırmanarak, tekrar Bağarcık Köyü’ne geri dönebilirsiniz. Gidiş-dönüş 13 kilometre uzunluğunda olan bu parkurun en zorlu rota olduğunu özellikle belirtelim; daha önce doğa yürüyüşü yapmayanların katılması tavsiye etmiyoruz.

Yürüyüş yolları üzerinde ve/veya yürüyüş sırasında gezdiğiniz koylarda çöp bulunmadığından denizden gelen, yürüyüş yapanlar tarafından atılmış çöplerle karşılaşmanız tüm rotalarda mümkün. Yanınızda bir battal boy çöp poşeti bulundurmanız, doğadan bu çöpleri arındırmanız, bu rotaların her zaman keyifle gezilmesinin en önemli adımı olacaktır.

Hepinizie güzel yürüyüşler dileriz.

Fotoğraflar:Toyga İçözü

 

YORUM YOK

BİR CEVAP BIRAK

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.