Ses rengi, vokali, beklenmedik repertuarı, izleyici ile kurduğu hem cool hem sıcak iletişimle, kendi yazdığı ve bestelediği şarkıların hikayelerini seyirciye aktarırken de Selin, Zai seyircisini diyar diyar uçuruyor ve “başka galaksiden bir yıldız” olduğunu kanıtlıyor.

Bodrum Zai sahnesi sonrasında soluğu Amsterdam’da, ardından Avrupa konserlerinde alan Selin’le Bodrumania için konuştum, çok güzel sordum, süper yanıtladı.
Pınar Pişkin: Bodrum Zai’deki performansında farklı yaş gruplarından bir kitleye seslendin ve seyirciyi çok güzel coşturdun, senin belirli bir dinleyici kitlen var mı?
Selin: Müziği mutfak gibi görüyorum, ben kafamın içindeki müziği pişirip bir büfede onu sergiliyorum ve doğru kitlesini buluyor. Bazen de beklemediğin insanlar tarafından keşfediliyor. Sanırım yaptığım müziğin tek bir tadı olmadığı ve içinde çeşit lezzetler bulundurduğundan, her yaş grubundan insanları içine çekebiliyor. En sevdiğim yanı bu aslında, menüde herkes için bir şey olabiliyor, o yüzden yurtiçi yurtdışı bu tür şarkılar doğru kişilere ulaşabiliyor.
Pınar Pişkin: Bodrum’un senin için özel bir anlamı var mı?Selin: Bodrum birbirinden farklı yönleri olan çok özel bir yer. Eğlenceli, bohem ve özgür ruhu var. Ayrıca benim için özel anıları olan da bir yer Bodrum.
Pınar Pişkin:Konserlerle ilgili planlamayı nasıl yapıyorsun, menajerin, PR ajansın ve grubunla aslında kocaman bir ekipsiniz. Bodrum’dan Hollanda’ya Londra’ya yoğun bir konser turu içindesiniz, tur programı nasıl devam edecek?
Selin: Sezona göre değişiyor, havalar soğuyunca biraz daha kapalı mekanlara geçiyoruz, yazın ise festivallerde ve Zai gibi açık mekânlarda yer alıyruz. Dışardan çok yoğun görünse de aslında beni zorlamıyor. İnsan sevdiği şeyi yapınca iş gibi gelmiyor, arkadaşlarımla şehirden şehire dolaşıp müzik yapıyoruz gibi bir his, ki öyle aslında, ama işimiz oldu. Kendimi çok keyifli, çok şanslı hissediyorum!
Pınar Pişkin: Nordic pop sound bilinçli bir seçim mi, ses rengin ve söyleme şeklin hep mi böyleydi, zamanla mı Nordic bir yere oturdu?
Selin: Küçüklüğümden beri aslında radyoda, evde ve okulda neler çaldıysa onları sünger gibi içime çektim diyebilirim. Zaten çocuklar öyle oluyor. Evde rock music, Türk sanat müziği, pop, jazz ne varsa mevcuttu, o yüzden doğal olarak o Nordic Sound da sızmıştır içime. Bir de tabi üniversitede gördüğümüz türler biraz daha Nordic Sound’a yakındı diyebiliriz ama her şarkı da öyle mi bilmiyorum, değişiyor. Ses rengimi bir palette gibi görüyorum, hep farklı renkler eklemek icin çalıştım ve çalışıyorum ama insan en çok ne dinlerse onlara benzer.

Pınar Pişkin: Türkçe şarkılarımızı batıda dinlenecek bir formda sunuyorsun. İngilizce başlayan bir şarkı nakaratta Türkçe sözlerle devam edebiliyor ya da Türkçe bir şarkı dinliyoruz derken şarkının bir bölümü İngilizce devam edebiliyor ve o kadar güzel birinden diğerine geçiyor ki yadırgamıyoruz. Hangi dilde olduğunun önemi yok mu yoksa bunun arkasında ciddi bir çalışma mı var?
Selin: Aslında Türkçe ve İngilizce olan şarkıları hep doğal hissettirdiği için öyle yaptım. Bazen çok kolayca birleşiyorlar, bazen ise bir şarkının sadece tek dilde kalması gerektiğini düşünüyorum ve öyle bırakıyorum. Çünkü bazen gerçekten tek bir dilde olması anlamını daha iyi ifade ediyor, bambaşka duygular oluşturuyor. Şu aralar biraz daha ikiye böldüm projemi, ya sadece İngilizce ya da sadece Türkçe yapıyorum.
Pınar Pişkin: Liselerarası Müzik Yarışması’nda En İyi Kadın Vokal seçilmiş olmak hayat planlarını, müzik yolunu değiştirdi mi, hangi açılardan etkisi oldu senin için?
Selin:Kazandığım zaman benim hayal ettiğim rota şu an ki olduğum rota aslında. Hep müziği çok istiyordum, hep onun hayaliyle yaşadım ve kazanmak benim için o yolda güzel bir “mola” gibiydi. O zamana kadar çalıştıklarımı taçlandıracak küçük bir mutluluk, ama beni kesinlikle daha da ileriye itmek için de bir motivasyon oldu.
Pınar Pişkin: Müzik eğitimi alan ve genç yaşında bir çok mihenk taşını geçen bir sanatçı olarak müzik piyasasında olmayı hayal eden genç sanatçılar için tavsiye ya da güç birliği yapmakla ilgili bir plan var mı gündeminde?
Selin:Açıkçası ben de hala bu yolda çok şey öğrendiğimi düşünüyorum o yüzden güçlü bir net bilgiye henüz sahip olduğumu söyleyemem. Bu mesleğin keşke bir şiiri ya da olmazsa olmazı olsaydı ama sanırım tamamen kendine güvenmek, hedeflerine odaklı kalmak ve pes etmeden, yaratıcı bir şekilde yürümeye devam etmektir asıl şiiri. O yüzden şu an kendim dahil herkese bunu derim, ama ilerde bir gün, genç müzisyenler için bir müzik okulu açmak isterim, durumları o kadar iyi olmayan gençlere burs verip bir okul açmak çok güzel olur.
Pınar Pişkin: Sahnede birlikte olmayı hayal ettiğin müzisyenler kimler?
Selin: Bu liste bitmez; ama Celine Dion, Lady Gaga, Teddy Swims, Stevie Wonder, Stevie Nicks, Sezen Aksu, Nilüfer, Aşkın Nur Yengi ve bir çok isim daha…
Pınar Pişkin: Müzik hayatının merkezinde yer alıyor diye anlıyoruz, sadece şarkı söylemiyor aynı zamanda söz yazıyor ve beste yapıyorsun, müziği merkezde düşünerek çevresinde başka neler var, sanatın farklı alanlarıyla da ilgili misin?
Selin:Tüm hayatım biraz müzikle iç içe olduğu için bazen farklı şeyleri yapmakta zorlanabiliyorum ama yazmak çok hoşuma gidiyor. Yeni restoranlar keşfetmek çok hoşuma gidiyor, dans etmek, spor, kick box, podcast dinlemek, moda dünyasını seve seve takip ediyorum. İnsanlarla oturup konuşmak, onları dinleyip anlamak, psikolojilerini analiz etmek ve genel olarak insanları anlamaya çalışmak hoşuma gidiyor. Müziğimi bir on sene sonra, daha da büyük ve global bir şekilde yapmayı ve tabii ki de hala aynı sevgi ve mutlulukla mesleğime tutunmayı hedefliyorum.
Pınar Pişkin: Selin seni sıkı takipte olacağız, Bodrum’da daha sık sahne almanı bekliyoruz. Röportaja ayırdığın zaman ve içtenlikli cevaplar için teşekkür ederim.